21 Mayıs 2010 Cuma

Write The Future

İnsanın işi gücü bırakıp reklamcılıkla uğraşası geliyor. Sanat eseri...


16 Mayıs 2010 Pazar

Direkten Dönen Şampiyonluklar

Serie A'da Inter şampiyonluğu son haftada kaybetmek üzereyken, ilerleyen saatlerde de Turkcell Süper Lig'de ve La Liga'daki rekabetleri düşününce blogda paylaşmanın vakti gelmişti bunu. Geçtiğimiz hafta Goal.com'da ve Spor İletişimi Dergisi'nin ilk sayısında çıkan, şampiyonluğun son haftada kaybedilmesi temalı yazımız:

Goal.com
Spor İletişimi Dergisi / Sayı 1

15 Mayıs 2010 Cumartesi

2010 Dünya Kupası #6: Fransa


"Bir yandan bu şekilde kazandığımız için utanırken diğer yandan da Güney Afrika'ya gitmeyi hakeden İrlanda için fazlasıyla üzülüyorum. Adil olan kesinlikle maçın tekrar oynanması. Ama benim kontrolümde değil ne yazık ki..."
Thierry Henry


"Neden özür dilemeliyiz, bir türlü anlamıyorum."
Raymond Domenech


Sıra, tanıtacağım 16 ülke içerisinde, objektif davranmak için çaba göstermek zorunda olduğum tek ülkede. Milenyum'un başlarında Avrupa'nın en sempatik takımlarından birisiydi Fransa. Oynadığı futbol herkese keyif veriyordu. 2002 Dünya Kupası'nın açılış maçında Senegal'e mağlup olmaları, bu tip şeyleri sevmeye eğilimli bir çok futbol romantiğini üzmüştü hatta. 1998 ile 2003 arasında 1 Dünya Kupası, 1 Avrupa Şampiyonası ve 2 Konfederasyon Kupası kazanmıştı takım. Gelinen noktada ise Javier Aguirre'nin Meksika'yla denk tuttuğu bir takım oldular. 2004'te Rehhagel savunma yaparak kupayı kazandığında Fransa'nın kaderiyle de oynadı. Çeyrek finalde eledikleri 'Les Blues' artık Domenech'e emanetti. O güne kadar Lyon ve Fransa 21 yaş altı milli takımlarını çalıştırmıştı 58 yaşındaki Fransız. İlk Dünya Kupası olan 2006 Almanya'da finale kadar çıktı ancak İtalya'ya kaybetti. Avusturya & İsviçre ortaklığıyla yapılan 2008 Avrupa Futbol Şampiyonası'na 1 puanla ve 4-1'lik Hollanda mağlubiyeti ile veda etti. Aldıkları 1 puan ise futbol tarihine kara bir leke olarak geçen, Romanya ile 0-0 berabere kaldıkları maç sonunda geldi. Öyle ki, sponsorları pişmanlığa sevk eden maçtaki tek pozisyon (!) Tamas'ın kırk metreden çektiği şuttu. Kovulmadı Domenech... 2000'de geleceğin savunmacıları arasında gösterilen Mexes'i çağırmazken kendisi gibi milli formayı yalnızca Adidas mağazalarında görebilecek Pascal Chimbonda'yı takıma aldı. (Mert kızmasın, Chimbonda'yı severim bu arada) Kadroyu kurarken astrologlara danıştı bu yüzden Robert Pires'i dışarıda bıraktı. Bu şartlar altında, Dünya Kupası'nın son finalisti; play off oynayarak ve haketmediği bir golle kupaya gelebildi. Fransa tarihinde, üst üste üç büyük kupaya gitmeyi başarmış başka bir teknik direktör yok. Kendisini takdir ediyor, tanıtım kısmı bu kadar uzun sürdüğü için özür dileyerek futbolun asıl aktörlerine geçiyorum.

Geçtiğimiz yaz, "Benzema Dünya Kupası kadrosuna alınmayacak" diyen adamın yatacak yeri olmazdı herhalde. Real Madrid'de bekleneni verememesine karşın kadroda olmaması büyük sürpriz. Anelka, Henry, Govou ve Gignac'ın varlığında Cisse büyük ihtimalle Afrika'ya gidemeyecek. Ne kadar kötü konuşsak da, Maradona gibi takımı forvetle doldurmayacaktır kendileri. Bu dörtlüden üçünü -Henry dışarıda kalmayacak şekilde- sürekli deniyor Domenech. Sabit bir forveti var diyemiyorum fakat illa olması gerekirse Gignac biraz daha kaleye yakın oynuyor. Bu sahte santraforun arkasında ofansif yönü kuvvetli 3 isim görüyoruz. Kanatlarda Henry ve Ribery (grup maçlarında Anelka'yı izledik) aralarında ise Gourcuff oynuyor.
Kimilerine göre iki ayrı on bir çıkartılacak Fransa'nın en kaliteli tarafı hücum hattı.

Muhteşem üçlünün arkasında, Diarralar'dan ikisini ya da Toulalan veya Diaby ile harmanlanmış birisini izleyeceğiz. Bu sezon Lyon'la Şampiyonlar Ligi'nde yarı final gören Toulalan ve Arsenal'in ciğersiz Diaby'si, şu güzelim kadro elimde olsa benim sahadaki tercihim olur.

Brezilya'nın yaşadığı sol bek sıkıntısına nazire yaparmış gibi bir hali var Fransa'nın. 30 kişilik kadroda; Clichy, Abidal, Evra gibi gözü kapalı oynatabileceği beklere sahip Domenech. Kim gitmezse Afrika'ya yazık olacak. Bu bolluk, sezon başında Milan'ın dişleri yüzünden transferinden caydığı Aly Cissokho'nun başına patladı. Lyon'da başarılı bir sezon geçiren oyuncu kadroda yok. Elemelerde vazgeçmediği Sevilla'lı Escude'yi kadroya almayan Domenech, Mexes'i zaten takmadığından stoperde bek rotasyonundan faydalanmak zorunda kalabilir. Gallas o mevkinin ilk sahibiyken yanında Rennes'den Fanni ya da Escude'nin takım arkadaşı Squillaci'yi görebiliriz. Sağ bekte ise ilk tercih elbette Sagna. Yazarken heyecanlandıran bir kadro...

Taktik dehası Domenech, temeli 4-5-1'e dayanan 4-2-1-2-1 dizilişiyle çıkartıyor takımını sahaya. Gourcuff, Henry ve Ribery'nin Anelka ya da Gignac'a destek verdiği bir hücum hattı, normal şartlar altında takvimlere bakınca insanı huzursuz etmeli. 25 gün beklemek için çok fazla. Fakat, Domenech'in bu takımı organize edebileceğine nedense pek inancım yok.


Neredeler?
Grupta FIFA listesini baz alırsak en iyi dereceye sahip takım. 10. sıradalar.

Yol Haritası
UEFA elemelerinde oynadıkları 10 maçta 6 galibiyet ve 3 beraberlik alıp Sırbistan'ın ardında grubu ikinci bitirdiler. Tek mağlubiyetlerini Viyana'da Avusturya karşısında aldılar kupaya gelene kadar. İrlanda'yı play-off maçlarında 1-0 ve 1-1'lik sonuçlarla eleyip, futbol şölenine katılma hakkı kazandılar.

CV
14. turnuvaları olacak bu yaz katılmaya hak kazandıkları. 51 maçta, 26 galibiyet alıp 95 gol attılar. 16 mağlubiyetle birlikte 64 de gol gördüler kalelerinde.

Ne Turnuvaydı Ama!
Fransa '98. Açıklamaya gerek yok sanırım.

Yazarın Tahmini
A Grubu, çok eğlenceli olacağa benziyor. Galibiyetle başlayıp mağlubiyetle bitireceklerdir. Meksika karşısında alacakları 1 puan, Rıdvan Dilmen'i içinden çıkamayacağı averaj hesaplarına zorlar.

Fikstür
11 Haziran 2010, 20:30 vs. Uruguay
17 Haziran 2010, 20:30 vs. Meksika
22 Haziran 2010, 16:00 vs. Güney Afrika

----

A Grubu'nun sonuna geldik. Önümüzdeki haftadan itibaren, B Grubu'nda Mr. Blonde sizlerle olacak. Esen kalın.

13 Mayıs 2010 Perşembe

2010 Dünya Kupası #5: Uruguay

"Yirmi yıl geçti. Yaşlanıyorum fakat aynı zamanda daha olgun ve tecrübeli olduğumu hissediyorum. Mesela ilk turda yapmanız gereken tek şeyin ikinci tura yükselmek olduğunu çok iyi biliyorum."
Oscar Washington Tabarez

İtalya '90 ilk büyük macerasıydı 'El Maestro' lakaplı Tabarez'in. 12 yıllık futbolculuk kariyeri ve Bella Vista'da başladığı teknik direktörlük hayatı boyunca ilk kez Avrupa'ya gitmişti o sene Tabarez. Belçika, Kore ve İspanya'lı grupta aldığı bir galibiyet ve beraberlikle grubu 3. sırada bitirmiş ve en iyi üçüncüler kontenjanından tur atlamıştı takımı. Bir sonraki turda ev sahibi İtalya'yla eşleşip eve dönmüştü 63 yaşındaki hoca. 4 yıl sonra Cagliari ve 22 maçlık Milan deneyimi için ise yine İtalya'nın yolunu tutmuştu. 20 yıl sonra, yine milli takım sayesinde başka bir kıtaya gidiyor Tabarez. Bu sefer sahip olduğu kadro daha tecrübeli tıpkı kendisi gibi.

Hollanda ve Yeni Zelanda'nın 8 maç yaparak gelme şerefine nail olduğu Dünya Kupası'na, Uruguay tam 20 maç sonunda ulaştı. Meksika hazırlık maçları oynayarak uyum sorununu aşıyor demiştik. Uruguay ise bu uyumu grup maçlarında zaten yakaladı. Bu sebeple turnuvaya katılan 32 takım içinde, aday kadrosu üzerinde spekülasyonlar yapılmayan tek takım oldu Uruguay. Afrika'ya gelirken oynadıkları maçlarda gördükleri 55 sarı kart da bir başka rekor. İrdelenebilir aslında bu durum fakat, Lugano ve attığı her golden sonra formasını çıkartan Forlan aynı takımda olunca pek sırıtmıyor bu kartlar. Tabarez'in ilk 11 tercihinin, Avrupa'da top koşturan oyunculardan oluşması da, Güney Amerika takımı için düşülebilecek bir başka not.

Uruguay'ın forvet hattı, form durumlarını göz önünde bulundurursak çok az takımda var. Milli formayla 28 gol atan Sebastian Abreu ve Palermo'da bu sezon 11 gol atan Cavani'yi kenarda oturtacak kadar şanslı Tabarez. Geçtiğimiz yıldan Altın Ayakkabı ödüllü Forlan'a, 10 ayda 49 gol atan Suarez eşlik ediyor. Bu ikilinin arkasında, hücuma dönük orta saha oyuncusu rolünde, Suarez'in takım arkadaşı Loderio yer alıyor. Takımın kimilerine göre en zayıf halkası 21 yaşındaki yıldız adayı Loderio zira Ajax formasıyla yalnızca 9 maça çıktı ve bunların hiçbirinde de ilk 11 başlamadı. Fakat Kosta Rika karşısında sergilediği futbol ve bu sezon oynadığı 30 maçta attığı 13 gol yeterli bir referans şu aşamada.

Mevcut oyunculara baktığımız zaman Uruguay için en mantıklısı 4-3-1-2 ve Tabarez de bu sistemle sahaya çıkartıyor takımını. Çift forvetten eleme maçları sırasında hiç vazgeçmedi. Fakat skoru korumak istediği dakikalarda Loderio'yu orta sahadaki üçlüye daha yakın göreceğiz. Savunma yönü kuvvetli olan Gargano ve Perez ikilisiyle, sol açık gibi oynayan Alvaro Pereira'nın hücum gücü rakipler için büyük tehdit. Bu yaz Uruguay'ı bol bol kontraya çıkarken izleyebiliriz.

Lugano'nun liderliğinde bir geri dörtlüsü var takımın. Gol atmakta sıkıntı yaşamayan Uruguay için Lugano'nun kendi kale önünde yapacakları daha önemli. Önümüzdeki sezon büyük ihtimalle Serie A'nın yolunu tutacak olan Villareal'den Diego Godin'le birlikte savunmanın göbeğini koruyor bu ikili. Kanatlar ise Portekiz'de top koşturanlara emanet. Sağda Benfica'dan Maxi Pereira yer alırken sol kanatta da Porto'lu Fucile'yi göreceğiz. Savunma hattı toplamda 139 kez milli formayı giyen Uruguay'ın tek yapması gereken elbette Tabarez'in tiye aldığı şey değil. Turnuvaya iyi konsantre olmak takımı beklediğinden daha da yukarılara taşıyabilir.

Uruguay'ın eski günlerine dönüş için geçmesi gereken de büyük ihtimalle tanıdık bir dost olacak. Bugüne kadar 182 kez karşılaşan Arjantin ve Uruguay, grupları farklı sırada bitirip tur atladıkları taktirde birbirlerine rakip olacaklar.



Neredeler?
FIFA'nın listesinde, Meksika'nın hemen altında 18. sıradalar.

Yol Haritası
CONMEBOL Dünya Kupası elemelerinde oynadıkları 18 maçta aldıkları 6 galibiyet ve 6 beraberlikle 24 puan toplayıp play-off oynamaya hak kazandılar. CONCACAF elemelerinden gelen Kosta Rika'yı 1-0 ve 1-1'lik sonuçlarla geçip bileti kaptılar.

CV
11 turnuva, 40 maç. 15 galibiyet, 15 mağlubiyet. İlk üç turnuvada 46 gol attılar ama devamındaki 8 turnuvada attıkları gol sayısı sadece 19. Kuzey Avrupa ülkelerinden yedikleri 14 golle birlikte toplam 57 gol gördüler kalelerinde.

Ne Turnuvaydı Ama!
İki yarı final ve bir çeyrek final yaşayan bu futbol ülkesi katıldığı ilk iki turnuvayı da şampiyon tamamladı: Uruguay '30 ve Brezilya '50. Kendi evlerinde kazandıkları yıl kupanın adının Jules Rimet olmasından değil ama ikinci kazandıkları kupa daha değerli kesinlikle. Maracana'da, 16 Temmuz'da ve 173.850 seyircinin izlediği maçta, Brezilya'yı 1-0 geriden gelip 2-1 yenerek uzandılar kupaya.

Yazarın Tahmini
Turnuvaya mağlubiyetle başlayıp Güney Afrika karşısında alacakları galibiyetle toparlanırlar. Son maçta Meksika karşısında alınacak beraberlik, grubun geleneğini devam ettirir.

Fikstür
11 Haziran 2010, 20:30 vs. Fransa
17 Haziran 2010, 20:30 vs. Güney Afrika
22 Haziran 2010, 16:00 vs. Meksika

2010 Dünya Kupası #4: Meksika

"Bu grubu kolay ya da zor diye değil, favorisi olmayan bir grup olarak tanımlamayı tercih ederim. Hepsi birbirinden farklı oyun tarzına sahip üç rakiple mücadele etmek zorundayız."
Javier Aguirre

2001'de Enrique Meza kovulduktan sonra devraldığı takımı Copa America'da finale taşımıştı 'kurtarıcı'. Ertesi yıl Dünya Kupası'nda ise Ekvator, Hırvatistan ve İtalya'lı grubu, 7 puanla zirvede bitirmiş ancak 2. turda ABD'ye 2-0 yenilip elenmişti. Turnuvadan sonra selefinin kaderine mahkum olan Aguirre 7 yıl sonra bir deja vu yaşıyor. Haziran 2008'te takımın başına geçen Sven Goran Erikkson, Nisan 2009'a kadar hazırlık maçları dışında sadece 1 galibiyet alınca, yine 52 yaşındaki Meksikalı'ya koştu federasyon. Göreve geldikten 2 ay sonra Gold Cup'ı kazanan hoca, ikinci Dünya Kupası deneyimini yaşayacak. Fakat bu kez, rakiplerinin daha karmaşık olduğu ortada.

Dünya Kupası'na katılmak için yola çıkan 200 takımın içinde, en çok oyuncusu gol atan ve yedek kulübesinden en fazla destek alan takım Meksika. 19 farklı oyuncunun skora katkı yaptığı takımda oyuna sonradan girenler de tam 11 gol attı. Elbette sürpriz değil bu. Zira o kulübede Manchester United, Barcelona, PSV ve AZ etiketli oyuncular oturuyor. Tüm oyuncuların hücumda etkili olduğu bir takım fikri kulağa hoş gelse de diğer yandan güvenilir bir golcünün olmayışı önemli bir sıkıntı doğuruyor. Bu yüzden 37 yaşında ve kilo problemi yaşayan Cuauhtémoc Blanco aday kadroya davet edildi.

Takımın hücum hattı Avrupa'da top koşturan 'yeni nesil' oyunculardan oluşuyor. Kanatlarda Deportivo'dan Guardado ve 'bizim çocuk' Dos Santos oynarken, Premier Lig patentli Vela ve Franco kaleye en yakın oyuncular. Sezon bitmeden Manchester United'a transfer olan
Chicharito ile yukarıda bahsi geçen Blanco da sık sık bu dörtlünün arasına girecek gibi.

Orta sahanın savunmaya dönük kısmında, ikisi de yerel ligde oynayan Torrado ile Castro var. Bu iki ismin, hücumdaki dörtlünün toplamından daha fazla milli formayı giydikleri notunu düşelim burada. En geride yine Avrupai esintiler çıkıyor karşımıza. Tanıtmaya gerek olmayan Marquez'e, Avrupa Ligi şampiyonu Atletico Madrid'in sezon başında ilgilendiği Magallon eşlik ediyor. Kanatlarda ise PSV ve Stuttgart'ta forma giyen Salcido ile Osorio oynuyor.
Bu ikili de, toplamda 141 kez milli formayı giydiler. Kenarda bekleyen Rodriguez'in fiziği ile Juarez'in hızı da savunma anlamında artılar.

4-2-2-2 dizilişini benimseyen Aguirre, Dos Santos ve Guardardo'nun enerjisi sayesinde sık sık 4-4-2 ve 4-2-4'e dönebiliyor. Finallere 11 hazırlık maçı oynayıp gidecek olan Meksika, gençlerini takıma adapte etmek için yeterince fırsata sahip olacak. Bakalım o gençlerin yeteneği, savunmanın tecrübesiyle birleşecek ve ilk kez başka bir ülkede ikinci turdan sonrasını görecek mi Meksika? 28 gün kaldı sorunun cevabını almaya başlamamız için. Oynadıkları 9 eleme maçına gelen 735.000 taraftarla rekor kıran, ABD ile oynadıkları maça 104.499 seyirci gelen Meksika'nın, bu desteği Güney Afrika'da bulup bulamayacağı da kişisel merak konum.


Neredeler?
FIFA'nın listesinde 17. sıradalar.

Yol Haritası
CONCACAF Dünya Kupası elemelerinde oynadıkları 10 maçta aldıkları 6 galibiyet ve 1 beraberlik, Meksika'yı ABD'nin ardından Afrika'ya getirdi.

CV
19'da 14. Kaçan beş turnuvadan biri de(İtalya '90), Gençler Şampiyonası'nda yaşça büyük futbolcu oynatıp diskalifiye edilmelerinden kaynaklanıyor. Amiyane tabirle, Dünya Kupası'nın kaşarlanmış ülkeleri arasındalar artık. Bu 14 turnuvada 45 maça çıkan Meksika, 11 defa dalgalanırken, 22 kez de duruldu. Attıkları 48 golün bir hayli fazlasını kalelerinde gördüler: 82.

Ne Turnuvaydı Ama!
Dünya Kupası'na İtalya ve Fransa ile birlikte iki kez ev sahipliği yapan üç takımdan biri olan Meksika, 1970 ve 1986'da düzenlenen bu iki turnuvada da çeyrek finali gördü.

Yazarın Tahmini
Katıldıkları son 7 turnuvanın 6'sına galibiyetle başlayan Meksika, son maçta Uruguay karşısında alacağı beraberlikle grubu 4 puanda tamamlar.

Fikstür
11 Haziran 2010, 16:00 vs. Güney Afrika
17 Haziran 2010, 20:30 vs. Fransa
22 Haziran 2010, 16:00 vs. Uruguay

11 Mayıs 2010 Salı

EURO 2016

123 saat sonra belli olacak Süper Lig şampiyonunu saymazsak, ülke futbolunda merak edilen bir konu başlığı kalmadı. Politikanın değişen gündemiyle birlikte, Dünya Kupası arefesinde sporda da hareketlilik başlayacak. Üst üste üçüncü kez talip olarak rekor kırdığımız Avrupa Futbol Şampiyonası'nın ev sahipliğine, ilk kez bu kadar yakınız belki de. Hükümetin verdiği 920 milyon euroluk teminat mektubunun yanı sıra, rakipler arasında tribün terörü ile şikeden kafasını kaldıramayan ve stad konusunda bizden dahi geride olan İtalya'nın varlığı umutlarımızı arttırıyor.

Bu süreçte 14 ve 28 Mayıs tarihleri çok önemli. Üç gün sonra uefa.com'da, aday ülkelerin hazırladıkları raporların tamamı kamuoyu ile paylaşılacak. Ardından UEFA Milli Takım Turnuvalar Komitesi, UEFA Yönetim Kurulu'na adaylıkların teknik şartlara uygunluğunu açıklayan bir sunum yapacak.

Bu aşamadan sonra, Şenes Erzik'in de üzerinde çok durduğu 28 Mayıs ve o gün İsviçre'nin Cenevre kentinde bulunan Espace Hippomene Sergi Salonu'nda yapılacak sunum bir hayli önemli. 30 dakika süresi olan üç aday ülke, bu sunuma altışar kişiyle çıkacak. İlk olarak Türkiye ardından İtalya ve en son da Fransa bir nevi "neden bu işi istiyorsunuz?" sorusuna cevap verecekler. 12:00'de bir araya gelecek olan UEFA Yönetim Kurulu üyeleri, iki turlu oylamanın ardından kararı açıklayacaklar. Aday ülkelerin, Yönetim Kurulu'nda yer alan üyelerinin katılamayacağı iki turlu oylamanın ardından, tek dileğimiz tatlı bir telaşın -artık- bizi sarması.

10 Mayıs 2010 Pazartesi

2010 Dünya Kupası #3: Güney Afrika

"Bu bir süreç, tıpkı bir evin oluşması gibi. Nasıl ki, çatısı olmayan eve eşya yerleştiremezseniz, futbolda da bazı şeyleri adım adım yapmak zorundasınız. Bu süreç, sabır ve yetenek gerektiriyor."
Carlos Alberto Parreira

2 yıl önce bugünlerde eşinin hastalığı sebebiyle, "ailemin bana ihtiyacı var" diyerek ayrıldığı görevine, Ekim 2009'ta dönmüştü Brezilyalı. Birçoklarına göre bu yaz gruptan dahi çıkamayacak Bafana Bafanalar. Dünya Kupaları tarihinde, ilk turda elenen bir ev sahibi yok. Bu kötü ünvanla anılmamak için, takımını kapasitesinin üzerine çıkartması gerektiğinin farkında Parreira.

FIFA'nın Dünya sıralamasını baz alırsak, turnuvaya katılan 32 ülke içinde en kötü sıralamaya sahip olanı Güney Afrika. Kadro anlamında ise Yaşlı Kıta'nın diğer temsilcileri Fildişi Sahilleri, Kamerun, Gana ve Nijerya ile karşılaştırdığımız takdirde de en zayıf halka diyebiliriz ev sahibi ülkeye.

Geçtiğimiz yaz, yine ev sahibi sıfatıyla mücadele ettikleri Konfederasyon Kupası'nı dördüncü tamamlamışlardı. Bu başarı, yukarıda sayılanları gözardı etmek için yeterli gibi aslında. Özellikle Brezilya ve İspanya karşısında oynadıkları futbol gerçekten etkileyiciydi. Guiza'nın kırk yılda bir atma şerefine erişeceği gollerle 3-2 kaybettikleri maçta, Katlego Mphela attığı 2 golle Güney Afrika adına takip edilesi bir isim olduğunu kanıtladı. Mphela arkasındaki Pienaar, McCarthy ve iki kez Güney Afrika Futbol Ligi'nin en iyi futbolcusu seçilen Teko Modise ile beslenmekte pek sıkıntı yaşamıyor.

Savunma hatları içinse böyle iyi şeyler söylemek zor. Ülke tarihinin en çok milli olan oyuncusu, Portsmouth'tan Mokoena hem defansın hem de takımın lideri. Defansın ortasındaki diğer isim, 1.99'luk Booth. Ülkenin ilk güzellik kraliçesiyle evli bu dev adama, sağ bekte takım arkadaşı Gaxa eşilk ediyor. Sol bekte ise yine bir veteran, Maccabi Haifa'dan Tsepo Masilela var. Belirtmekte fayda var, Masilela bu sezon Şampiyonlar Ligi'nde takımının oynadığı 6 maçta da forma giydi. Yerel ligde üstün performans sergileyen Gaxa ve Booth'un Anelka, Forlan ya da Blanco karşısında ne yapacakları ise çok büyük bir soru işareti.

Sahaya 4-4-2 şeklinde çıkan Güney Afrika, kanat oyuncularına fazla defansif görevler yüklemeyen Parreira ile 4-2-4 düzeninde bir oyun sergiliyor. Bu da, yukarıda bahsettiğim hücumdaki dörtlüyü rakipler için çok tehlikeli kılıyor. Ancak tekrar etmek gerekirse, turnuvadaki kaderlerini kendi kale direklerinden geçen toplar belirleyecek. Altıncı Dünya Kupası'nı yaşayacak olan Parreira da, muhtemelen fotoğraftaki toplara bakınca takımının attığı golleri görmüyor.


Neredeler?
FIFA'nın listesinde 90. sıradalar.

Yol Haritası

Ev sahibi kontenjanından 8 yıllık hasrete son verdiler.

CV
'98 Fransa ve '02 Güney Kore & Japonya'dan sonra üçüncü kez bu dev arenaya çıkıyorlar. 6 maçta, 1 galibiyet alırken 3 kere de beraberlikle ayrıldılar sahadan. Kalelerinde 11 gol görüp, 8 defa da sevindiler.

Ne Turnuvaydı Ama!
İlk turdan ötesini göremedi Bafana Bafanalar.


Yazarın Tahmini
Meksika karşısında alacakları sonuç belirleyici olacak. Gönlümden geçenle birlikte, sıklıkla ortaya çıkan ev sahibi şansını da göz önünde tutup, 4 puanla işi averaja bırakırlar diyorum.

Fikstür

11 Haziran 2010, 16:00 vs. Meksika
16 Haziran 2010, 20:30 vs. Uruguay
22 Haziran 2010, 16:00 vs. Fransa

7 Mayıs 2010 Cuma

2010 Dünya Kupası #2: Dert ya da Derman?

Dünya Kupası başladığı andan itibaren, kupaya ilk kez ev sahipliği yapan Yaşlı Kıta dört bir yandan eleştirilecek. Fakat bir tanesi var ki, turnuvadan çok çok önce başladı. Harcanan yüzlerce milyon euroya karşın, Dünya'nın geri kalanının dikkati Afrika'daki sorunlara çekilebilecek mi? Yoksa Güney Afrika'nın üstlendiği misyon yalnızca bir eğlenceye ev sahipliği yapması mı?

* Bugüne kadar $1,059 milyar harcadı Güney Afrika organizasyon için.
* 4 stadyumu yenilerken, 6'sını da sıfırdan inşa ettiler.
* Her bir stadın ortalama maliyeti, $132.1 milyon.
* Her bir koltuğun ortalama maliyeti $1,833.82.
* 577.700 adet koltuk, yapıldı ya da yenilendi.
* Her bir Güney Afrikalı'nın cebinden, yalnızca stadyumlar için $21.48 çıktı.
* 2009 yılı için Güney Afrika'nın yaklaşık GSMH'sı $277.4 milyar. Stadyum harcamaları GSMH'nin %0.38'ine tekabül ediyor.

2010 Dünya Kupası #1: Kalp Atışları Hızlansın!

9 şehir ve 10 stadyum arasında mekik dokuyacağımız günler yaklaşıyor.
19. Dünya Kupası'nın başlama vuruşu, 34 gün sonra Johannesburg'da yapılacak. Yine Asya'dan bir ülkeyi göremeyeceğimiz açılışta, ev sahibi Güney Afrika, beşinci kez turnuvanın ilk maçına çıkan Meksika ile karşılaşacak.

Uzun süre önce niyetlenip başlayamadığımız 2010 Güney Afrika Serisi, heyecanın gitgide artmasıyla birlikte nihayet karşınızda. Temmuz'un on birinde, Soccer City'de sona erecek oyunun sahne arkasında neler var, başlayalım bakmaya.

6 Mayıs 2010 Perşembe

Yerli Hoca Reloaded

"Doğru oyuncularla doğru takımlarda çalıştıkları takdirde, yerli teknik direktörler de kesinlikle başarılı olacaklardır. Bu konuda hiç şüphem yok. Tıpkı herhangi bir yabancının başarılı olabildiği gibi. (...) Bu ülkede, futbolun her seviyesinde inanılmaz teknik direktörler var. Fakat utanç verici olan şu ki; çoğu, büyük bir takım çalıştırma şansını asla yakalayamıyor."

Yılmaz Vural


değil...


Şampiyonlar Ligi vizesi almayı başaran beşinci İngiliz teknik direktör: Harry Redknapp
İngiliz teknik direktörlerin, bu sezonki yükselişi de ayrı bir post konusu olsun.

5 Mayıs 2010 Çarşamba

90 Milyon Pound!

Yaklaşık üç hafta sonra Wembley’de, Premier Lig’e yükselen son takım belli olacak. 80000 insanın yerinde izleyeceği bu futbol maçı, yalnızca dünyanın en görkemli liglerinden birine yükselme amacı taşımıyor elbette. Kazanan, ligi ilk iki sırada bitiren Newcastle Utd. ve West Bromwich Albion ile birlikte 90 milyon poundluk bir gelirin de sahibi olacak. Geçtiğimiz sezon Burnley, Sheffield United’ı final maçında yenemeyip, o şansını bu sezon kullansa geliri yarı yarıya artmış olacaktı. Peki ne değişti bu bir yılda ve Premier Lig yönetimi neden ısrarla alt ligleri finansal açıdan güçlendirmeye çalışıyor? Deliotte’un, sportif faaliyetler yöneticisi Paul Rawnsley’in açıklamasına göre; yayın hakları ile birlikte artan reklam gelirleri, geçen yılla arayı açan en önemli etken. Bunun dışında, parachute payment olarak bilinen, Premier Lig’e özgü bir destek paketinden de bahsetmek lazım: Düşük bütçeli ve zirveye oynayamayan takımları, güçlü kadro kurmaları yönünde teşvik eden bir acil durum paketi bu. Ligde kalmaktan çok orada kalıcı olmak için harcamalar yapan takımlar, istediklerine ulaşamaz ve bir alt lige düşerlerse, iki yıl boyunca £16 milyonluk bir gelirin sahibi oluyorlardı. Bu yıldan itibaren ise, üçüncü ve dördüncü senelerde de £8 milyonu daha kasasına koyacak ‘tutunamayanlar’. Bu sayede, Premier Lig’de mücadele etmeyi ve orada tutunmayı cazip hale getiriyor İngilizler. Başaramadıkları takdirde de dünyanın sonu olmadığını gösterircesine paraşütleri açıp korumak; İngilizlerin, gerçek anlamda futbolun beşiği olduklarını kanıtlıyor. Tam bir anne kucağı vazifesi görüyor Premier Lig yönetimi: Bir yandan rekabete hazırlayıp, diğer yandan da başarısızlıklarda arka çıkıyor.

Bakalım Cardiff City, Blackpool, Nottingham Forest ve Leicester City dörtlüsünden hangisi konacak bu servete?

Chamakh Premier Lig'de

Aylar önce çıkan transfer söylentisi nihayet ilk ağızdan doğrulandı: L'Equipe'e konuşan Chamakh, sezon sonunda Arsenal'e gideceğini açıkladı. Bordeaux'nun, reddedilemez bir miktarla kontratını uzatma talebini geri çeviren Chamakh; Liverpool ile Tottenham'ın yanı sıra, Rusya'dan da teklifler aldığını söyledi. "İngiltere'de kazanacağımdan çok daha fazlasını önerdiler. Ancak ben, Premier Lig'de oynamak istiyorum" diyen Faslı oyuncu, ligin tarzına alışması gerektiğini; fakat Gourcuff'la, kısa paslara dayalı sistemde oynayarak tecrübe kazandığını belirtti. Kontratının bitmesine bir yıl kala transferi gerçekleşecek oyuncu için, Arsenal'ın ödeyeceği miktar henüz belli değil.

2003'te, Fransa Milli Takımı'ndan gelen teklifi reddedip Fas'ı seçen Chamakh, yıllar sonra bu kez de daha fazla parayı reddedip futbolun beşiğine gidiyor. Neler yapacak, bekleyip görmek gerek.

4 Mayıs 2010 Salı

Topun El Yaktığı Dakikalar...

3 Mayıs 2010, Boston Celtics-Cleveland Cavaliers: Mo Williams, Lebron James, Paul Pierce.

Photographed by Gregory Shamus.

Boston Celtics 104-86 Cleveland Cavaliers (1-1)

18 dakika, 17 sayı.


Son periyotta, -Pierce'ın yaptığı saçma faulun de etkisiyle- 9:08'ten 3:28'e kadar, 15-0'lık bir seri yakalamasına rağmen, Boston'a eşitlikle gidiyor Cavaliers. Kenardan, her iki takımın da 27 sayılık destek aldığı maçta; Boston'ın ilk beşindeki tüm oyuncular çift haneli sayılara ulaştı. Üçüncü periyotta 12 sayıda kalan Cavaliers; Lebron'un, üç sayılık atışlarda isabet bulamadığı bir play-off maçını, kazanmayı beklemiyordu umarım.

Cumartesi sabahı görüşmek üzere.

2 Mayıs 2010 Pazar

Boston Celtics 93-101 Cleveland Cavaliers (0-1)

"Kolum sakat" diyen Lebron'a, Hande Yener'den geliyor:
Yalanın Batsın.35 Sayı, 7 Ribaund, 7 Asist, 2 Top Çalma, 2 Blok.

1 Mayıs 2010 Cumartesi

Dallas'ta Sezon Finali

Önceki gece San Antonio Spurs karşısında alınan mağlubiyet, Dallas’ta bir devrin kapanmasına sebep olacak gibi: 1998’ten bu yana kulüpte 920 maça çıkan, NBA’in gelmiş geçmiş en başarılı Avrupalıları arasında gösterilen Dirk Nowitzki artık şampiyonluk istiyor. Alman yıldız, son dört sezonun üçünde play-offlara ilk turda veda eden Mavericks’in, bu isteğini yerine getirmesi için uygun olmadığını düşünmüş olacak ki, “Çok büyük hayal kırıklığı içindeyim. Geleceğimle ilgili henüz hiçbir şey düşünmedim ama seçeneklerimi değerlendirmek için vaktim olacak” dedi. Sezonun erken bitmesinin üzüntüsü içinde olan bir diğer isim, Koç Rick Carlisle ise, “Takım, Mark Cuban ya da kendim için yaşadığım hayal kırıklığından fazlasını Dirk için hissediyorum çünkü düşlediği noktaya ulaşmak için çok fazla çabaladı” diyerek, oyuncunun neden ayrılmak istediği konusunda fikir verdi. Nowitzki’nin, Wilwaukee Bucks tarafından dokuzuncu sırada draft edilip takasla Dallas’a gelmesinin üzerinden 12 yıl geçti. Kariyerinin sonlarında valizini toplayıp şehri terk etmesinin bir de maliyeti var elbet. Serbest kalma hakkı için, kontratının son senesinde alacağı $21.5 milyonluk kısmından feragat etmesi gereken Nowitzki, şampiyonluk için bunu göze almış görünüyor. Önümüzdeki aylarda, hep birlikte göreceğiz: NBA tarihinin on sezon üst üste elli galibiyet barajını geçen dört takımından biri olmasına karşın hala şampiyonluk sevinci yaşayamayan Dallas, en önemli kozunu elinde tutmak için neleri göze alacak?